Prematüre bebek sahibi olmak

İnsanın bu dünyada korktuğu ne varsa başına gelirmiş. Benim hep geldi. Hamile kaldığım an, erken doğumdan korktum. Ama nasıl bir korku. Çok yakın bir arkadaşımın başına gelen talihsiz olaydan olsa gerek, hep erken doğum olacak korkusu ile geçirdim günlerimi..

7. aya geldiğimde, bir akrabamıza ziyarete gittik. Arabayı park ettikten sonra, inip düz yolda yürürken bir köpek gördüm. İçim bir irkildi, sonra bana doğru geliyor sandım, ayaklarım birbirine karıştı ve karın üzeri yere düştüm. Ahh o korkuyu bir bilseniz. Al işte, erken doğacak dedim. Henüz 31 haftalıktı. Hemen en yakın hastaneye koştuk. Hiç bir sorun yoktu. Yolda giderken karnımı salladım, oynadı hemen. Doktorum hareketlerini arada bu şekilde takip etmemi istemişti. 3 gün boyunca takipte kalındı, bir sorun yok denip eve gönderildim.

Hamileliğim boyunca yattım. Bir sorun yoktu fakat ne yemek, ne içmek ne de gezmek istiyordum. 10 kilo aldım. 35. haftama geldiğimde ise, sabah uyandığımda belime bir sancı girdi. A kişisi evde tek başına doğurma, en iyisi seni annene bırakayım dedi gülerek. O gün doğuracağımı ikimiz de düşünmemiştik gülerken..

Akşama doğru doğumun başladığını belirten su geldi. Su gelince sanki kafamdan aşağı kaynar sular döktüler. Hep 8 ay, en tehlikeli zaman derlerdi. Henüz ciğerleri gelişmeye başladığından, bizi sorunlar bekleyecekti..

En yakın hastaneye gittik hemen. Devlet hastanesi olduğundan, moralimi daha da bozup, kendi hastanemize bizi gönderdiler. Kendi hastanem Üsküdar'da ben Kağıthane'deydim. O sırada A kişisi de geldi. Hemen atladık arabalara karşıya geçmeye çalışıyoruz fakat ne mümkün? A kişisi de sağ taraftan gitmiyor, trafikte bekliyordu. Ben bir bağırdım can havliyle, "yahu ne bekliyorsun, başka ne zaman kullanacağız bu yolu?" En sağ şeritten dörtlüleri yakarak gitmeye çalıştık. Kar yağıyordu hafif hafif. Hemen polis bizi durdurdu. Dedim "doğuruyorum, salın bizi" Polis hemen "aaa hemen devam et devam" dedi gülerek. 

Hastaneye giderken doktorumla konuştum. "Sen hiç merak etme, bir sorun olursa da yoğun bakımda bakar, büyütür veririz bebeğini" dedi. Biraz rahatlama geldi açıkçası. Hastaneye gittik. Sabah, sunii sancı eşliğinde, normal bir biçimde, hiç bir uyuşturucu almadan doğum gerçekleşti. Doktorum epidural yapmak istese de, doğum olayının insanın başına bir kaç kez geleceğinden, bu hissi bir daha yaşayamama korkusu ile asla kabul etmedim. Deneyim, deneyimdi. Çocuk doğar doğmaz ağlayınca rahatladım. Dedim bir şeysi yok demek ki, öyle derler ya..

Çocuğu giydirip, kuşatıp benden önce odaya gönderdiler. Odaya giderken, çok büyük bir başarı yapmışım gibi, hiç tanımadığım bir sürü insan koridorda beni tebrik ediyordu. Normal doğurmuş aa, diyolardı. Özel hastane olduğundan, normal doğum çok görülen bir şey değildi. Halbuki dünyanın en güzel duygusuydu o an. O ağırlığın üzerinden çekip gitmesini hissetmek, sonra bir kuş gibi hafif olmak.. Odaya gider gitmez bebeği gördüm. Ağzından köpükler çıkıyor, suratının rengi mora dönüyor gibiydi. Bu çocuğun nesi var dedim. O sırada hemşire geldi, aaa deyip çocuğu aldı, götürdü. 15 dakika sonra kıyafetlerini geri getirdiler. Çocuk yoktu. Giydirilen kıyafetlerini elime verip, yoğun bakıma aldıklarını, doktorun gerekli açıklamayı yapacağını söylediler..

Doktor geldi. Nefesinin durduğunu, şu an makine desteği ile nefes alabildiğini, 2900 kg doğmasına rağmen neden böyle olduğunu anlayamadığını söyledi. Galiba duyduğum en kötü cümlelerden bir tanesiydi bu. Tamam düzelecek mi dedim, bilmiyorum dedi. Hiç beklemiyorduk bu kiloda.. 

O an dünya başıma yıkıldı. Ne yapacağımı bilemedim. Döndüm uyudum. 

Akşam bebeğini görmeye gir dediler. Hiç görmek istemedim. Oldum olası zaten hasta çocuklara karşı bir iç sızım var, kendi çocuğumu o halde görmek istemiyorum dedim. Zorla beni yanına gönderdiler. Beni hissetmesi lazımmış.. Yanına girdim.  Aman Allahım gördüğüm en güzel şeydi. Hiç bağ kuramasam da, çok güzel bir bebekti. o an içime bir acı oturdu. Birden benim işte bu duygusu geldi. Alıp kucaklamak, götürüp koklamak istedim ama dokunmam yasaktı..

Ertesi gün hastaneden çıktım. Çıkarken aldığımız tüm kıyafetleri geri götürmek nasıl bir duygudur, yaşayan bilir. Ben çocuğumu hastanede bırakıp, eve döndüm mecbur. A kişisi ile tek başımıza evdeydik. Hava soğuk olduğu için beni çok hastaneye götürmek istemediler. Ben de bir gitmek istiyordum, fakat sonra, onu tekrar o halde görmeye dayanamayacağımı düşünüp vazgeçiyordum.

Aradan 5 gün geçti, hala aynı durum.. Hala nefes alamıyor. Yanına gidiyorum, yüz üstü yatırmışlar, bir zorlanıyor ki nefes alırken.. Bir de sarılık olmuş, gözlerini kapatıp ışın veriyorlar.. Hala kucağıma almaya izin yok ama bir pencereden içeri elimi sokup dokunmama izin veriyorlar. Dokunuyorum ama sanki iğne batırıyorum ona. Öyle irkiliyor. Dışarı çıkıp ağlıyorum, bir daha dokunmuyorum rahatsız olmasın diye..

6. gün artık doktor hala neden düzelmediğini sorguluyor. Bu kadar büyük doğan premetüre çocuk, nasıl hala düzelemez diyor. o öyle dedikçe, düzelmeyecek heralde diyorum. Yanına giriyorum. Burnunda, ağzının içinde ve topuğundaki kablolar sanki benim canımın parçasında sanıyorum. Sonra bakıyorum, ağzının içindekini çıkarmak istiyor. Burnundakini eliyle itmeye çalışıyor. Nefret ediyor onlardan.. Ben de ediyorum.

7. gün ayaklarının topukları ve kollarındaki morarmaları görüyorum. heyecanla soruyorum hemşireye, normal diyor. sanki benim kollarımı morartmışlar gibi canım acıyor. Hala her yerinde kablolar var ve çok rahatsız. Tutabilse, tutup koparacak.

8. gün, ben tamamen normale dönüyorum. sanki hiç doğum yapmamışım gibi. Fakat bebek  hala düzelmiyor derken, yanına gittiğimde kafasında kocaman bir fanus görüyorum. beynimden vurulmuşa dönüyorum. Fanusun içinde daha bir sinirli. Korkuyla hemşireye döndüğümde, merak etmemi artık yarı yarıya nefes alabildiğini, iyiye gittiğini söylüyor.

9. günün akşamı telefon geliyor, yarın kıyafetlerini alıp gelin, artık çıkabilir bebek diyorlar. O an sabah olmucak sanıyorum. Sonra aniden kalbime bir bıçak saplanıyor. Ben bu bebeğe nasıl bakacağım, nasıl koruyacağım, neler yapacağım diye..

Anneliğin o muhteşem dünyasındaki, kocaman sorumluluk duygusu altında eziliyorum aniden. Hemşire bebeği elime verdiğinde tutamıyorum. Annem alsın diyorum. Sanki dokunursam, yine irkilecek, canını acıtacağım, ne bileyim bir şeyi yanlış yapacağım sanıyorum. Annem alıyor bebeği. Emziremiyorum da. Annem besliyor, altını değiştiriyor, uyutuyor, gazını çıkarıyor. Bense hiç uyumadan, nefes alması kesilirse diye başında bekliyorum. Halisilasyonlar görüyorum. Artık annem zorla uyutuyor beni.. Sonra bir gün bir şey için uyandırdığında "Anne öldü mü çocuk" diyorum. Öyle korkulu, öyle bedbaht, öyle kabus dolu 40 gün geçiriyorum. Her dakikam çocuğa bir şey olacak korkusu ile geçiyor. Doktor 3 ay kimseyi yanına kabul etme, bu çocuk prematüre, henüz bağışıklık sistemi oturmadı diyor. 

Kimseyi kabul etmiyoruz. Ben içime kapandıkça kapanıyorum. Annem gidiyor, kayınvalidem geliyor. Çocuğa bakmaya o devam ediyor. Asla beni zorlamıyorlar. Çocuk 2 aylık olunca, artık bu çocuğa senin bakman lazım diyorlar. Çocuğa bakıyorum, baya kendini toparlamış. Kucağıma alıyorum. Annesiyim ben, artık Allah ın bana emaneti diyorum o an. İşte o an içimden bir şeyler kopuyor ona karşı. Bu kez de kimseye vermiyorum onu. 

Şu an bu bebek neredeyse 2 yaşına geldi. Burada anlatamadığım, daha nice şeyler yaşattı bana. Annelik güzel olduğu kadar zormuş da.. Anne olunca anladım evet.. Annem ne kadar değerli bir kadınmış öyle. Keşke erkekler de anne olabilseler.. Ancak o zaman anlayacaklar hayatlarındaki kadınların değerini..

Yorumlar

  1. Yaşadıklarınız çok zormuş neyse ki gelip geçmiş Allah bir daha kötü gün yaşatmasın annelerimiz bir tane değerlerini anlamak ne güzel :)

    YanıtlaSil
  2. Son zamanlarda okuduğum en özel ve duygusal yazıydı kesinlikle. Okurken her an sizinle berabermişim gibi hissettim ve bu bile canımı yaktı gerçekten. Ama ne güzel ufaklık sağlıkla büyümüş 2 yaşına gelmiş bile. Sizinle beraber upuzun sağlık ve mutluluk dolu yılları olsun dilerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah kimseye yaşatmasın bir daha , Amiiin çok teşekkürler :)

      Sil
  3. Ooo iki yıl oldu mu ya. Geçmez denen dertler ne çabuk geçiyor diye klişe bir cümle kurmayacağım, zor zamanlar. Rabbim tekrar yaşatmasın. Ikinci çocuğa niyetlenirseniz kolaylıklar versin.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel yazmışsın canım benim Allah acısını korkusunu göstermesin evlatlarımızın çok zor annelik ah o korkular nefes saymalar geçmeyecekmiş gibi inat eden saatler, Allah sağlıklı uzun öömürler versin

    YanıtlaSil
  5. Ayy şükür okurken o kadar korktum ki.ilk başlarda... sağlıkla büyüsün hep

    YanıtlaSil
  6. Sen neyden korktuysan başına gelmiş, benim başıma gelenler de daha doğmadan gelmeye başlamış :))
    Anlatayım da gül :))

    Annem hamilelik belirtisi sayılabilecek bir emarede hastaneye gitmiş. O yılların gelişmiş teknolojisi ileri derecede kanser olduğunu ortaya koymuş. Ameliyat için alınan gün geldiğinde son bir kontrol yapılmış ancak kontrol saatler sürmüş; o şey bir bebek kafası mı yoksa tümör mü???

    O şeyin kırılasıca kafam olduğu anlaşıldığında birkaç aylıkmışım :) Ve evet, annem gerçekten ileri derece kansermiş :( Doğurmayın, sağlıklı yaşaması imkansız, derhal tedaviye başlayalım denmiş, 40'ından sonra ilk bebeğine sahip olacak annem müsade etmemiş.

    Tabii ikinci sıkıntı olarak 10 ay 1 günlük bir bebek olarak, onda da zorla, ameliyatla alınarak doğmuşum ki çoğu kişi buna "postmatüre" doğum dese de ben "dışarının ne b*k olduğunu biliyormuşum demekki" demeyi tercih ediyorum :))

    Allahıma bin şükür kanseri de atlattı, beni de büyüttü anacağızım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa ben de 10 aylık doğmuşum. aslında 11 aylık diyor annem ama bilemiyoruz tabi :))

      Allah annene sağlık ve sıhat versin :)

      Sil
  7. Annelik dünyanın en güzel duygusu olsa gerek, biz babalar ne kadar çabalasak da tam olaran anlayamayacağız bu özel bağı. Allah bundan sonraki yaşamında bebeğinize sağlık ve mutluluk versin, zor günler geçirdiğinizi anlayabiliyorum. Hepsinin geride kalması güzel olan.

    YanıtlaSil
  8. Ah Büşra... Geçmiş ama neler yaşadığını anlıyorum, Allah bir daha göstermesin. Senin bu yazıyı yazdığın günlerde benim de kuzenim aynı şekilde 36 haftaya yeni girdiğinde doğum yaptı ve sonrasında da aynı şeyler yaşandı. Çok yakînen ve çok yeni yaşadığımız için daha bir anlayarak okudum seni. Neyse ki 10.gün bitiminde eve gelebildi bebek. Allah hiç bir anneye o kabus dolu günleri yaşatmasın dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy Allah ona da sabır versin inşallahh :)) amiiin diyorum iyi dileklerine, teşekkür ederim :)

      Sil
  9. Çok ilgi ve merakla okudum yazdıklarınızı. Bayağı kötü günler olsa da, geride bırakmış olmanıza çok sevindim.

    Anne-baba olmak sanıyorum ki, ancak gerçekten yaşayınca anlaşılacak bir duydu.

    Ama ben nedense hep korkuyorum bir çocuk sahibi olmaktan.

    Her gün o kadar kötü haberler duyuyoruz ki, ya benim çocuğum olur da böyle kötü olaylara maruz kalırsa diye içim içimi yiyor.

    Dünya her geçen gün sanki daha da kötü bir yer olmaya başlıyor gibi.
    Ya da hep böyleydi de biz yeni öğrendik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bence hep böyleydi, bizler yeni yeni öğreniyoruz. annemin heğ anlattığı hikayelerdi, o zamanlar bize şehir efsanesi gibi geliyordu fakat artık neyse ki kameralar var da, gerçeği görüyoruz. Allah tüm çocukları korusun. inan korkuyla hamilelik yaşadım. hala çok korkuyorum. dünyanın neresine gidersem gideyim, önce çocuğumu çocuk olarak koruyamayacağım, sonra kızımı kadın olarak koruyamayacağım gibi geliyor. günümüzde kadın olmakta zor. Dua ediyorum, Allah tüm çocukları korusun.

      Sil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..