Aslında ben 2

Sonra bebek bakımı başlıyor. Ani ağlamaları a dayanamıyorum. Ne oldu annecim diye dalıyorum. ah keşke konuşabilse, şuram ağrıyor diyebilse.. çoğunlukla ateşi çıkınca keşke benim çıksa diyorum. 

bir önceki yazımda a kişisi beni gömüyor, psikolojik şiddet uyguluyor diyorum ya, benden çok kendine de uyguluyor. o daha zor oluyor. benden bir şey olmaz diyor. oturup kendini üzecek bir sebep buluyor. sen doktora yapan, akademisyensin diyorum, tüm bildiğim iyi yönlerini saydıkça sayıyorum fakat bir türlü kabullenmiyor. sen benim gibi tipsizle nasıl evlendin diyor. tekrar ve tekrar konuşuyorum, anlatıyorum. bu daha da zorluyor beni. 

ilk 3 ay kimseyi kabul etmiyorum. bebeğin doktoru izin vermiyor, bağışıklık sisteminin oturması içinmiş. sonra da pek görüşesim gelmiyor kimseyle. çünkü çocuğuma dokunacaklar. a kişisi de artık kucağına alıyor, sevmek istiyor, bu kez de ben vermiyorum. genelde ben mutfaktayken alıyor, öpüyor. ama nedense sinir oluyorum. dokunmasın istiyorum. zamanında gülmüştü ya. sanırım babalık duygusu yeni oturuyor..

a bebek 6 aylık şimdi. a kişisi bedelli askerliğe başvuracak diye yine bir depresyon aşaması yaşadı. ondan çok beni, dolayısıyla bebeği de etkiledi. askere gidince öleceğini, zehirleneceğini falan söyleyip durdu. ailecek üzüldük. umalım ki bir şey olmasın. a bebeğin üzerine titrer oldu. akşamları daha çok zaman geçiriyor, sabahları öpüp kokluyor. tabii bunda a bebeğin artık bizi tanıyor oluşu ve gözümüzün içine bakarak gülmesi de olabilir.

en büyük tutkusu a kişisinin, oyun. hani oyun kadın olsaydı kesinlikle onunla evlenir, çok da mutlu olurdu. sanırım bir çeşit bağımlı. eve gelir gelmez çalışma odasına geçer bilgisayarını açar mutlaka. geçen gün alışverişe gittim a bebekle. artık markette olsa az az dışarı çıkabiliyorum. dönüşte bebek arabada uyudu. ben de a kişisini aradım, gelip kapıdan bebeği almasını, her şeyi taşımamın olanaksız olduğunu söyledim. bebeği dışarda kucağıma alamıyorum pek, düşüreceğim korkusu hala devam ediyor maalesef. a kişisi koşarak geldi bebeği aldı gitti. ben arabayı kapatıp eve girdim ki pat diye bir ses. sonra ağlama sesi. bebeği aceleyle yatağına koyarken yatağın içine yüz üstü düşürmüş. yatak en alt kademede olduğunda ya canı acıdı, ya da korktu bilmiyorum. bayaa ağladı. baktım ki a kişisi oyuna yetişmek için acele etmiş. o kadar sinirlendim ki.. sırf oyuna yetişmek istediği için..

hayatımızdan bilgisayarları çıkarmak isterdim fakat o bilgisayar müh ben grafiker. ikimizin de işi bilgisayarlarla. çalışma odamıza giren internet cafe gibi dese de, bazen keşke internet hiç olmasaymış diyorum. ne bileyim televizyon falan da olmasa. o zaman a kişisi o kadar mutlu ki.. gündemi takip ediyor, dünyayı izliyor, sokaktaki insanların birbirine davranışları gözlemleyip bunlara üzülüp eve gelip depresyona giriyor ve günlerce bu durum devam ediyor. aslında olabildiğince duygusal fakat bir o kadar da katı. çok düşünceli, aynı zamanda düşüncesiz bir ayı. çok ince ruhlu fakat çok da kaba. anında düşündüğünü söyleyebilecek kadar da acımasız. hani sana cevap hakkı doğdu yaz iki satır desem, yazamayacak kadar da yeteneksiz. bu arada, ben anlatıyorum ya böyle, dün kendimi sordum. menapoza giren kadın çekilmezliği varmış bende. hem sinirli hem duygusalmışım. bir de beni ona sormak lazım. 

Yorumlar

  1. Bebişini Allah nazardan korusun.

    YanıtlaSil
  2. O internet kafe görüntüsü akşamları bizde de oluyor. A bebeğin tepki veriyor olması büyüdüğünün en güzel belirtisi. Yaşam kendi yolunu düzelterek çizecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. akışına bırakabilen bir yapım olsa keşke :) ama daha iyiye gidiyor gibi

      Sil
  3. Bilgisayar oyunu bağımlılığı da alkol, sigara, uyuşturucu bağımlılığı gibi bir şey. Tedavi olunması gerekir. Hem oynamadan duramıyor hem de sizinle doğru-düzgün ilgilenmediği için pişmanlık duyuyor. Sizin için de onun için de çok zor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle öyle. zaten hep bağımlılık olduğunu söylüyorum fakat çok da umursanmıyorum bu konuda :)

      Sil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..