Selam Plaza İnsanı, Bu Yazım Sana!

Bu yazıda  ayrıcalıklı insanları ele alacağım. Plaza insanlarını.. Bu yazım yalnızca onları ilgilendirdiğinden hedef kitlem olabildiğince düşük. Çünkü plaza insanı bizler gibi yemek yemez, bizler gibi içmez, bizler gibi tuvalete gitmezler. Onlar hep yüksektedirler..

Ömrünüz boyunca okuyup "büyük adam olma" ya şartlandırılmışsınızdır. Aileniz sizin iyi bir meslek sahibi olabilmeniz için tabiri caizse bir yerlerini yırtarlar. Dershanelere paralar dökerler, istediğiniz her şeyi edinmenizi sağlarlar, psikologlara götürürler. İstedikleri ve önü açık okullardan birini kazandıysanız eğer; sizden iyisi yoktur bu gözünü sevdiğim memlekette.. Fakat yetmez yine de herkese hava atılacak plaza da çalışmanıza.. Yetmesi için bir de yurt dışına çıkar, masterinizi da tamamlarsınız.. Sonra döndüğünüzde gerek bir tanıdık, gerekse aldığınız yüksek puanlarla işte o hayalleri kurulan plazaya ayak basarsınız..

Ah ne güzeldir o plazadaki topuk sesleri.. Bayanların hepsi birer içim sudur. Çünkü plazada çalışmak istiyorsanız eğer kapitalist sistemin tüm isteklerine cevap vermeniz gerekir. Öncelikle marka giymelisinizdir. Çünkü şeytan marka sever. Ah pardon kapitalist sistem.. Kapitalist sistemin en büyük getirisi olan plazadaysanız eğer, sizde markadan taviz vermemelisiniz. Orada çalıştığınız sürece, yine orada giymek zorunda olduğunuz kıyafetler için, oradan kazandığınız parayı, yine orası gibi büyük bir alış veriş merkezinde harcamalısınız ki kapitalizm çarkı dönsün.. Kışkırtıcı güzelliğe sahip olmanıza gerek yoktur.. Mini etek, yüksek topuklar ve ağır makyaj sizi böyle göstermeye yetecektir de artacaktır bile.. Zaten herkesin üzerinde olan plazada çalışıyorsunuzdur..

Plazaların en büyük etkisi budur. Herkesten yüksek, ihtişam sahibi, en yukarda olmanızı sağlar.. Oralara giderken harcadığınız şeylerin önemi yoktur.. Ya da o plazaların yapılma sebebi de sizi ilgilendirmez. Sizi ilgilendiren tek şey, kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak, daha üstün ve daha yukarda görünmenizi belirtecek olan plaza hayatıdır. Halbuki plazalar insanlar arasındaki statü farkını açmak, kapitalist sisteme ayak uydurulmasının gerekliğini vurgulamak, az kazanan ile çok kazanan arasında çeşitli duygusal çöküntüler oluşturmak, aşağı tabaka olarak vurgulanan bir tabaka ortaya çıkararak yukarı tabakaya itaati sağlamak, belli kısmı aşağılarken belli kısmı yüceltmek için vardır. Fakat bu sizin umrunuzda değildir. "Hayır efendim, ben bu binada çalışmam" demezsiniz, diyemezsiniz. Aynı parayı kazanacağınız iki katlı bir atölye mi, plaza mı deseler; ağzından salyaları akan varlıklar gibi plazaya koşarsınız. Çünkü kapitalizmin babası orasıdır.

Kapitalizmin babası demişken, bu plaza hayatı gökdelenli yaşamın başlangıcının 1884'lere kadar dayanması da ilginçtir. O yıllarda insanlar bu yapılardan korktuğu için ortaya çıkar. Plazalar öyle durduk yere ortaya çıkan, yer ihtiyacından yükseltilen, arsa parasından kaçınmak için yapılan yapılar değildir. Kapitalizmin dayatılmasıdır ve bizde afiyetle yemişizdir..

Plazada çalışan insanlar aldıkları paranın çoğunu yine yedikleriyle, giydikleriyle kapitalist sisteme gönderirler. Sırf diğer insanlardan ayrışmak için.. Sırf herkesten üstün olabilmek için.. Sırf bunun gibi bir çok kapitalist sebep için..

Şimdi plazada çalışan birisi gelsin ve bana hayır efendim biz orada şu sebepten çalışıyoruz desin ve kapitalizmin ana merkezi olmadığına inandırsın beni.. Orada üstünlük olmadığını, insanları kategorize etmediğini açıklasın. Peki neden bu yükselti? Tanrının hep yükseklerde olduğuna inanan bilinçaltının yükseklik aşkını tanrılaşma olarak algılamasından mı ileri gelmekte yoksa? Yoksa diğerlerini korkutmak mı? Hadi bana elle tutulur düzgün bir şey verin. Fakat unutmayın ki daha ben şehrin bozulan tarihi dokusundan bahsetmedim bile.

Son olarak hadi sıkıyosa bırakın o işleri.. Eminim çok daha iyi yerlerde çalışabilecek kapasitedesiniz. Vazgeçelim şu kapitalist dayatmasından. Binaları indirelim 5 kata. Yine hepimiz selam verelim birbirimize.. Kimse kimseye üstünlük taslamasın.. Levent'te alışveriş merkezine gitttiğimizde burnu havada insanlar görmeyelim. Artık insanları çalıştıkları yerlere göre sınıflandırmayalım. O binalar yine dursun. Müze olarak kullanalım. İnsanlara kapitalizmin ölümünü anlatalım gezerken. Hadi.

Yorumlar

  1. Sadece plaza hayatı değil ki belki yaşamın her yerinde karşılaşabileceğimiz bir hiyerarşi var malesef. Marka giyinen insan bu hayatı reddetmek bir yana aklından bile geçirmiyordur bu onun için normal olan hatta olması gerekendir. Artık bu sadece lüks yerlerde geçerli olan bir yargı olmaktan çıktı. Pazarda da markalar söz konusu ve sahte ürünlerin ithalatı 11 milyon doları bulmuş durumda belki de daha fazla. İşin acı kısmı hayati ihtiyaçları karşılamak için kapitalizme yöneltiliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. ha haaaa istanbul plazaları ha haaa beyaz türkleer ha haaa haklısıın :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..