Bu Bir Trabzon Hatıratı


Beni okuyan bilir, Trabzon'luyum. Neresinden olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü "Trabzon" deyince yamuk oturuyorsam  saygım gereği ayaklanır, kendimi düzeltir, sesimi kalınlaştırırım. Fakat neresinden dediğinizde de o derece üzülür, sıkılır, söylemeden kaçıp gidesim gelir. Çünkü olduğum yerin özelliklerini taşımamama rağmen, taşıyormuşum gibi bir his kaplar karşımdaki insanı. İşte bunu sevmem ben.

Trabzon denince aklınıza burnu kocaman komik mi komik, Temel'ler, Dursun'lar, Ahmet'ler, Ömer'ler, Fadime'ler, Ayşe'ler, Asiye'ler gelmeli. Bu isimler bir çok kez karşınıza çıkar çünkü. Gerçekten de komiktirler. Gerçekten de içtendirler.

Bu yıl sanki bir daha gelmeyecekmişim gibi gezdim Trabzon'u. Her karışını sanırım. Hatta uzun sokak ve altında bulunan sokaktan o kadar çok geçtim ki, bir an durup kendi kendime "Lan yoksa bir korku filminde miyim? Aynı iki sokak arasında sıkışıp kaldım da haberim mi yok" dedim. Yan tarafımda duran adam konuşmama kulak misafiri olacak ki "Hau meydanda bir park var, git orada dinlen, başuna güneş geçmiş" dedi.

O iki sokakta bulamadığım Yapı Kredi'ye ne demeli. Tek başınıza da olsanız, Trabzon sokaklarında asla yalnız değilsinizdir. Bir yerlere bakınıyorsanız, sesli düşünüyorsanız falan, mutlaka sizin lafınıza atlayan bir yurdum insanı vardır. Bende gayet boş bulunarak "Nerde bu Yapı Kredi yahu" dedim. Köşe başında büfe sahibi amca bir hışımla kalkarak yanıma geldi "Hau evi görüy misun? Heh işte o sokaktan içeri gir abisi, sonra sağa dondüğünde görcesun." dedi.Gülümsedim, teşekkür ettim..

Anneme, "İnsanlara yer sormaya korkuyorum. Çünkü bu adamlar kolundan tutup, gideceğin yere götürürler seni" dedi. Nitekim öyle de oldu. Babamın arabayı park ettiği yeri bulamadığımdan telefonla kendisine ulaşmaya çalıştım. Telefonda konuşurken "Nerdesin ya, bulamıyorum işte, orası neresi" falan derken adamın teki yanımda durdu. Biraz daha konuşmamızı dinleyip "Ver hau telefonu bana" dedi. Babamla iki çift laf ettikten sonra babam bana "Otogar'a gel madem" deyip kapadı. Park ettiği yerde arabayı bulamayan ben, otogara nasıl gideceğimi de bilmiyordum tabi. Az önceki adama otogara nasıl gidebileceğimi sordum. Adam Kamil Koç'un servis şoförüymüş. "Atla araca, otogara gidiyoruz zaten" dedi. Araçta bir sürü insan olmasına rağmen bir İstanbul'lu bu olayı İstanbul'da yaşasaydı, o araca asla binmezdi. Beyninde milyonlarca tilki gezer, tilkilerden biri "bunların hepsi komplo, aslında senin böbreğini çalacaklar" derdi mutlaka. Fakat Trabzon'daysınız, bu gayet normal bir olaydı. Otostopla bir çok yere gidildiği akla gelince, hemen atladım araca.

Otogara geldik nitekim. İndik. Adama gidip "Borcumuz ne kadar" diye de sormayı ihmal etmedik. Adam durdu "Ne borcu abisi, sen yeter ki buluşacağın insanları bul. Nerdelermiş" dedi. Ben de x yerdelermiş dedim. "Bak şurda, ben de oraya gidiyorum" dedi ve o yere kadar annemle bana eşlik etti. 

İşte Trabzon böyle bir yerdi.. Yardımın ve hoşgörünün olduğu bir yer. Hee bir de umursamazlık orada hiç yok. Aksine inanılmaz bir şekilde yardımseverlik ve etrafında olan olaylara  karşı duyarlılık var. İşte bu yüzden seviyorum oraları.

Hadi gidelim yine. Ama bu kez birlikte. Bu son cümleyi sana yazdım,oku.

Yorumlar

  1. hala trabzonda mısın yahuuu!!!Bende diom ki Büşom nirde :()

    YanıtlaSil
  2. hala trabzonda mısın yahuuu!!!Bende diom ki Büşom nirde :()

    YanıtlaSil
  3. DÖndüm tatlım :)) Artık aranızdayım :)

    YanıtlaSil
  4. karadeniz insanı farklı gerçekten.
    çok içten ve yardımsever insanlar :))

    YanıtlaSil
  5. 5 ayını Artvin Borçka'da asker olarak geçirmiş biri olarak her kelimesine ayrı ayrı katılıyorum, hatta bir ara "ben kendi anılarımı ne ara yazmışım ya" diyesim bile geldi :))))

    YanıtlaSil
  6. ahsdjahdjha Syrano, senin de mi aynıları başına geldi :D oluyor böyle tevafuklar. Sen de yaz,okuyalım. ne zamandır yazın düşünmedi reader'ıma.

    YanıtlaSil
  7. ahsdjahdjha Syrano, senin de mi aynıları başına geldi :D oluyor böyle tevafuklar. Sen de yaz,okuyalım. ne zamandır yazın düşünmedi reader'ıma.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..