Ivır Zıvır Part 6

Ivır Zıvır yazmayı özlemişim. Başlıyorum o halde!

Oscar ödülleri açıklandı bildiğiniz üzere. Dün sabahladım tam anlamıyla. Aslında sabahlamadım. sabahlamak gibi bir niyetim olmasına karşın, kırmızı halıdan yürüyen insanlar sinirimi bozmuş olmalı ki uyuyakaldım. O elbiselerin ihtişamından değil canım, kırmızı halının uyuzluğundan. Sinefesto'nun dış haber editörü olarak izlemek zorundaydım ödül törenini. Uyuyakaldığım bir kaç saat benim için ne kadar tatlı ise, haberi kaçırma korkusu da o kadar acıydı. Korkuyla fırladım uyuduğum yerden. Saat 5'ti ve tören hala devam ediyordu. Yarısından yakaladığım ve twitlere asılıp, haberini yaptığım sabah ciddi manada stresliydi. Stresten yüzümde sivilce çıktı, o derece.

Bugün Marmaray'ı deneme fırsatı buldum. Bunca zamandır "bineceğim lan, sen mi yeneceksin beni yoksa ben mi seni" düşüncelerine sahip olan biri olarak söylemeliyim ki Marmaray yendi beni. 2 dakika'da geçerim karşıya yalanının gerçekleşmiş haliydi. Çünkü harbiden 2 dakika. He yürünen yol kaygan zemin ama olsun. Her güzelin bir kusuru da olacak ama değil mi? Peki başıma ne geldi? Tam aşağıya indiğimde alarmlar çaldı "Derhal peronları boşaltın" anonsları falan yapıldı. Çığlık, koşturmacalar, karmaşalar derken meğer yanlış anonsmuş. Yine de inat ettim ya, bindim. Normal insanlar o korku ile peronları harbiden terk etti. Rahatça oturmuş olduk böylece. Keşke metrobüslerde de böyle bir anons olsa.

Askerliğini bitiren abim 2 gün içinde Trabzon'a yerleşeceğini, oradan ev bakacağını falan söyledi. Çarşamba günü oraya gidiyor. İnatla "Seni yanıma aldırtcam" diyo. Kendimi Almanya'ya kocasını gönderen kadınlar gibi hissetmiş olsam da "Ben gelmem bi'daha oraya" deyip duruyorum. Zira buralarda bağlandığım kocaman şeyler var. Kimse kusura bakmasın.

Bir de merak ediyorum. Çok özlemekten ölür mü insan? Ölüyor olsaydı.. diye cümleler kurmayın lütfen. Belki de ölenlerden bir kaçı o yüzden ölmüştür de bizim haberimiz yoktur. Zira iç acıtıcı bi'şey bu. 

Bir de Leonardo neden Oscar alamadı? Muhteşem Gatsby'i izlemedi mi bu millet?!

Trabzon'da markete gittim. Gece 11 sularıydı. Orada gece dışarı çıkmaktan korkmuyor insan nedense. Hiç olay olmadığından olabilir, bilmiyorum. Ya da birisi size ters bişi sölese, 2 ses çıkarsanız, elinde silahla 15 kişi etrafınıza toplanır ve kendi içlerinde güvenliği sağlarlar da ondan. Neyse, mevzu bu değil. Markete girdim, alacaklarımı aldım. Kasaya yaklaştım. Tam o sırada kasadaki kızın ayağına kramp girdi. Ama daha önce böyle bir kramp görmemiştim. Bacağını tutarak ağladı, yere düştü. Sağa sola bakındım, kimse yoktu. Hemen dışarı çıktım. Kapının önünde market sahibi olduğunu düşündüğüm bir bayan duruyordu. Öyle bir giyimi vardı ki, sanki bu sabah ki Oscar törenine katılacak. Öyle mağrur, öyle kırmızı halı yürüyüşlü. Bendeki cümlenin saçmalığı muhtemelen kadının saçma tarzından etkilenmişti: "Elemanınız sakatlandı!" Sanki kadın Fatih Terim'de, kasiyer de oyuncusu. Maç esnasında aniden lif atması yaşadı da sakatlandı. Bendeki söyleme tarzı öyle bir hal aldı ki, utanmasam "Yerine yedek oyuncuyu alın hemen!" dicem. Hep beni mi bulursunuz, ben mi sizi?!

Yorumlar

  1. Turkuaz halı varken kırmızı halı da neymiş. bizim hükümet bile değiştirdi halısını; kırmızı halı turkuaza tebdil eyledi.

    YanıtlaSil
  2. "Normal insanlar" memlekette normal insan kaldı mı ki?

    YanıtlaSil
  3. @şirvan, kalmadı sanırım :(

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..