J.C. Chandor’un yönettiği “Sona Doğru” filmi Hint Okyanusu’nda tek başına yelkenlisi ile seyahat eden adamın hikayesini ele alıyor.
Koskoca okyanusta yatının bir konteynıra çarpması ile hasar görmesi üzerine kamarasına sular dolan adamın soğuk kanlılığı ile başlıyorsunuz filme. Telsiz, radyo gibi tüm elektronik ekipmanlarının suyun etkisiyle bozulmasıyla okyanusun ortasında bir yaşam mücadelesi içinde buluyorsunuz kendinizi. Filmin tek oyuncusu var, o da Robert Redfort. Kırışık elleri, eskimiş cildi ile gözünüzü o kadar yoruyor ki, bu adamı bu okyanusun ortasına ne fırlattıysa sağlam bir hikayedir diyorsunuz. Açıkçası film boyunca adamı okyanusa sürükleyen bir hikayeye bağlanacağını bekledim. Fakat siz bu hataya düşmeyin. Çünkü filmin öyle bir senaryosu yok. Muhtemelen filmi aynı zamanda yöneten J.C. Chandor yazarken olabildiğince büyük bir depresyondaydı.
Filmin sonunda okyanusa yelkenli ile açılmanın pek de akıllıca bir şey olmadığını anlayacak, yalnızlıktan sıkılacak, stresli sahnelerin etkisinde biraz da olsa kalacak, boğulmalı sahnelerde nefesinizi tutacak, koskoca yelkenlinin ters dönmesi üzerine adamın elleriyle çevirmesine şaşıracak ve ilginç bir ölüm bekleyeceksiniz. Fakat emin olun şu söylediklerimin bir çoğundan da aksini yaşayacaksınız. Tek kişilik filmlerden hoşlanıyorsanız, hayat mücadelesini filmle bağdaştırabilecekseniz bu filme gidin. Aksi takdir de, girmeden önce bir düşünün derim.
Basın gösteriminde izlediğim filmin vizyon tarihi 15 Kasım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Bi sesin çıksın..