Uzuuun zaman oldu.

 İnsan yazmaya yazmaya yazmayı da unutuyor sanırım. Çook uzun zaman oldu, yazamaz olmuşum. Eskiden her gün bir yazı yazacak kadar çok şey yaşardım. Artık sadece hayal kırıklıkları, mutsuzluk ve umutsuzluklar içinde debelenirken yazasım da gelmedi. Beni bu yazıyı yazmaya iten bir sürü olay örgüsü olsa da az önce instagram da bir story de konuşan psikologun sözleri anlamlıydı..

"Bir kadın hamilelik ve lohusalık döneminde yapılanları asla unutmaz" diyordu. Ben buna bir kaç şey daha ekleyebilirim sanırım. Trip atan, küslükleri uzatan bir insan değilim. Bu da beni kolay geçinilebilir kılıyor fakat belli noktalara geldiğim an, işte o an benim şalter attığında her şey bambaşka oluyor. Sabrımı bir bardağa benzetiyorum. Yavaşça karşı taraflardan suyla dolduruluyor ve belli bir noktadan sonra taşıyor. İşte o taşıştan sonra muamma. Hani asla geri dönmüyor o yoldan. Her neyse, hamilelik dediğimiz şeyi 3 kez yaşamış biri olarak söylemeliyim ki hepsi birbirinden kaoslu zamanlardı. Bu yüzden olsa gerek hamilelikten nefret ediyorum. Ayyy çook tatlı, hamilelik çok güzel diyen insanlara gıpta ile bakmakla birlikte şaşırıyorum da.

İlk hamileliğimde görece kolay geçmiş olsa da, yediğim yemekten, içtiğim sudan tat alamadığım, az kilo aldığım sebebi ile yargılandığım, 32. haftada bir köpeğin üzerime doğru koşması sebebiyle korkup ayaklarımın birbirine dolanıp karın üstü yere düştüğüm ve 34. haftada erken doğumla premetüre bebek sahibi olduğum bir dönemdi. Hep düşecek mi, ilk çocuk muhakkak düşer gibi düşüncelerle tüm hamileliğimin zehir olduğu, bir kez canım bir şey çektiğinde eşime söylediğim fakat onun gidip almadığı, hiç umursanmadığım bir süreç. Yani en azından insan bari o dönemde bekliyor ilgi ve alaka. 

İkinci hamileliğim ise 9.haftada düşükle sonuçlandı. Arabaya oturup içli içli ağladığımı hatırlıyorum. Eşimin tek tepkisi ise "kısmet" ti. Ben arabada oturup ağladım. 4 yaşındaki kızım ağlama anne dediğinde kendime geldim sanırım. Ardından ufak bir yeme bozukluğu başlangıcı hissettim kendimde fakat fark ettiğimden olacak ki, kendimi frenledim. Derken kızım 5 yaşındayken zatürre teşhisi ile hastaneye yatırıldı. Yatırılacak hastane bulmakta zorlandık. Zira hiç bir doktor "ben bu hastanın sorumluluğunu alamam" dedi. O durumu ancak yaşayan bilir ki umarım kimse yaşamaz. Çok şükür bir haftanın sonunda toparlandı. Ardından benim yeme bozukluğum tekrar baş gösterdi. 5kilo kadar aldım kısa bir süre içinde. Az kiloluysanız bu 5 kilo herkesin ağzına giriyor. 

Derken doğum günümde, yine kimsenin umursamadığı bir zaman diliminde oturup bir çocuğum daha olması hissi ile uyandım. Artık 35 yaşındaydım ve ya şimdi olacaktı ya da hiç. Eski doğum günlerimi hatırladım o gün. Doğum günümü kutlamayı unuttu diye sildiğim arkadaşlıkları. Bırakın unutmayı, bir kahve bile yapılmadığı, hiç umursanmadığım o gün yine oturup kendimle dertleştim. Son zamanlarda çokça kendimle dertleşmeye başladım zaten. Dediğim gibi kusmaktan bıktım belki de.

3. hamilelikte en başından son anına kadar kusma ve mide problemleriyle uğraştım. Üstüne alerjim arttı, 9 ayın 8 ayı öksürükle geçirdim. Mide yanmasının iğrençliğini gastriti olan herkes anlar. İlaç içemedim, hasta oldum. Yataktan kalkamadım fakat bana yardım eden, acıyan, değer veren birisi etrafımda olmadığı için kalkıp çorbamı da kendim kaynatıp içtim. Kustuğum için, öksürdüğüm için, zaman geçtikçe geceleri nefes alamadığımdan hırladığım için zorbalandım. Evet, ömrümün en kötü günleri içindeyken, çılgınlar gibi kilo alıp, çirkinleşip, hormonlarımın saçmalayıp, reklam filmlerinde bile ağlamaklı olup, saçma salak şeylere sinirlendiğim şu süreçte yanımda kimsenin olmamasını asla unutmayacağım. O psikolog çok doğru söyledi kesinlikle. 9 aylık hamileyken başkasının yaptığı hata yüzünden kalkıp eczaneden kızıma ilaç almak zorunda kaldığımı da asla unutmayacağım, evde ekmek bittiğinde ekmek istediğimde "ekmek de yemeyin sanki çok önemli bir şey" dendiğini de. Burada mevzunun ekmek olmadığını elbette herkes anlamıştır. 

Hamilelik kadını kısıtlayan, çirkinleştiren, psikolojisini deli gibi bozan bir eylem benim için. Sanırım ayyy ne güzel şey şu hamilelik diyen kişilerin eşleri en büyük etken. Her istediğini yapan, aman eğilme, aman onu yapma, bunu yapma, ye tabi ki sen 2 canlısın, canın ne çekiyo, dur bu sabahta sen yorma kendini kalkıp ben hazırlayım kahvaltını diyen eşlerle geçirilen hamilelikler ayyy çok güzelll. Diğerleri ise dünyanın cehennem hali. Kahvesini geç yaptınız diye mutfak masasına bilinmeyen bir cisim atıp duvarı çay lekesiyle bırakan insanlarla olacak iş değil bu. 

Allah hamile kadınların yar ve yardımcısı olsun. Doğumları kolay, lohusalıkları da kendi güç ve kuvvetleri dahilinde olsun. Başkalarından bir şey beklemesinler. Bekleyince inanın camı açıp aşağı bırakası geliyor insanın kendisini. O kadar.

Yorumlar