Ayrışmaktan Vazgeçelim Mi Artık?

Yoksa siz hala ötekileştirilemediklerimizden misiniz?


Zira ben oldum olası öteki olmaya mahkum gibiydim. mesela ilk okuldayken ne olmak istiyorsun sorusuna öğretmen,polis,pilot cevapları verilirken ben araba tamircisi olmak istiyorum dediğimde ötekileşmiştim arkadaşlarımdan. Parmağıyla beni gösterip gülen perihan'ı asla unutamadım mesela. sonra ne olmak istiyorsun diye sorduklarında öğretmen dedim ki, bir daha öteki tarafta parmakla gösterilmeyim. sonra ne yalan söyleyim, gerçekten öğretmen olmak istedim ama bu öteki tarafta bulunduğumdan mı, yoksa öyle olması daha mantıklı geldiğinden mi, konuşmayı sevdiğimden mi, bilemem..

ötekileştirmeler asla bitmedi. daha yeni ötekileştik mesela geçen. mezhep denen bir şey dediler müslümanlıkta, seni beni onu bunu ayırdılar. arkadaşımın annesinin cenazesine katıldık. daha doğrusu katılmadık, çünkü bizler "hanefi" idik. yani öyle diyorlar. onlar ise "caferi". ev ziyaretine gittik biz de. orada es kaza biri sordu nerede kıldınız cenaze namazını diye, "bizim camii de aşağıda caferi camiisi var ya" dedi arkadaşım. bir keresinde caferii camiinde namaz kılmıştım. birden onu hatırladım. kadınlar beni köşeye yönlendirmiş, namazımı orada kılmamı söylemişlerdi. çünkü ben caferi değilmişim, cemaatlerine de uyamazmışım. camii değil mi burası?dedim, evet dediler. sanki başka bir dindenmişim gibi ötekileştirildim.

önce camiileri ayırdılar. sonra insanlarımızı. sen caferisin, sen hanefisin yok sen başka bir şeysin deyip müslümanlığı bölük pörçük yaptılar. aslında müslümanlık böyle bir şey değil di kitapta. hepimiz aynıydık. hepimiz yalnızca Kur'an-ın söylediklerini yapıyorduk, Hz Muhammed (sav) bizim peygamberimizdi, diğer tüm peygamberlerimiz gibi. O son'du, O'ndan sonra peygamber gelmeyecekti. Bizler de onun elçiliği ile getirilen kitaba inanacaktık değil mi? E o zaman madem kitap 1'di, bizler neden bölündük? 

en büyük hatayı işte burada yaptık. birbirimizi ötekileştirilerek. sadece din de değil. Howard Gardner'ın çoklu zeka kuramından yola çıkacağım. O zekaları çeşitlere ayırdı. çocuklarda belli zekaların baskın olduğunu söyledi. Misal bazı çocukların resim yapma yeteneğinin olması gibi. bu görsel zekanın gelişmiş olduğunu göstermekteydi. ya da sayısal derslerde zeki olan çocuğun sayısal zekasının, müzik aletlerini hiç bir eğitim almadan çalabilen çocuğun ise işitsel zekasının daha ileri olduğunu söyledi.  daha ilk okuldayken, görsel zekası üstün olan çocuğun elinden boya kalemi alındı ve "geçinmek istiyorsan ilerde, resim yapmamalısın, matematik çalış" dendi. eğer sözelci iseniz, ötekileştirildiniz. Çünkü sayısal zekası üstün olan öğrenci her zaman zekiydi. siz aptallar sınıfıydınız. yetenekleriniz göz ardı edildi, ötekileştirildiniz. yeteneğinize göre bir şeyler yapmadığınız ve yanlış zekanın üzerine gittiğiniz için ise hep başarısız oldunuz.

Hadi tüm başarısızlıklarımızı bizi etiketleyen büyüklerimize, etiketleyen kültürümüze, etiketleyen zihniyetimize bağlayalım. insanları düşünceleri, inançları, farklılıkları ile dışlamayalım, ayrıştırmayalım. çünkü esas konu farkındalıkların bilincinde olup, bu farkındalıkları etiketlemeden olumlu yönde geliştirebilmek.

Kendinize iyi bakın .

Yorumlar

  1. Ne güzel bir anlatım olmuş... acıklayıcı ve akıcı... krndı kendımıze ıcımızde bolunduk haberımız yok..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için :)

      Sil
  2. Gerçekten çok güzel bir yazı. "Siz yazın, biz okuyalım hep."
    Kaleminiz hiç durmasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, çook memnun oldum :) elbette yazarım, siz yeter ki okuyun :)

      Sil
  3. Eklenecek bir şey kalmamış. Tek bir kelime söyleyebilirim "kesinlikle"...

    YanıtlaSil
  4. Siz yazın, biz okuyalım,
    Çünkü güzel yazıyorsunuz,
    Caferiler ezan okusun, biz Hanefiler dinleyelim,
    Çünkü güzel ezan okuyorlar...(:

    YanıtlaSil
  5. İran menşe'yli olup, Farisi şivesiyle ve Arabî bir dokunuşla okuduklarından kelli Caferiler ezanı makamlı okuyorlar ve tıpkı Mısırlılar'ın Kur'an-ı Kerim'i güzel okumaları yolundaki çabaları gibi dinlenesi okuyorlar, biz Hanefiler ezanı tutturabildiğine, sallapati, adamına göre, makamsız okumaya ve okutmaya devam ediyoruz çünkü biz hem seküleriz, hem savaşçıyız, hem merhametliyiz hemde din konusunda gelenekçi ve cahiliz istisnalar dışında mezhepsel olarak...
    Bahçelievler-Yayla-Haznedar hattında Caferiler'in bi' camiisi var, sırf ezanlarını dinlemek için sıklıkla o camii'nin orada bulunurum, ezan okumaları o kadar disiplinli ki, her dinlediğimde hep aynı okuyuş, bizim Hanefi camii'lerde tam bir curcuna, makam mevki hakgetire...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. açıklamaların için çok teşekkür ederim disturbed. bilmediğim bilgi artı rep.

      Sil
  6. Üzülerek söylüyorum. ''çok doğru bir tespit ''

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Din, insanlara inananlar ve inanmayanlar olarak bakar. Bunun dışında bir ayrıştırma yoktur. Bu kısmını geçelim. İnsanları illa ayrıştıracaksak 'yolsuzluk yapanlar' ve 'yolsuzluk yapmayanlar' diye ayırmak lazım. Biraz evrensel şekliyle söyleyeyim, 'dürüst olanlar' ve 'dürüst olmayanlar' veya 'ahlâklıkar' ve 'ahlâksızkar' diye ayırmak gerekiyor. Onun dışındaki ayrımlar boştur.
    Gelin görün ki bugün bizim toplumda ahlâk ve dürüstlük kavramları; parti, takım, cemaat, tarikat, mahalle, düşünce vb ayrıştırmalarının çok uzağında kalmış, içi boş insanî değerler olarak bir köşede durmaktadır.
    Dürüst olmak veya olmamak, işte bütün mesele bu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte kendi değerlerimizi kaybettikçe, kendimizden uzaklaştıkça maalesef olacak böyle şeyler :(

      Sil
  9. Çok güzel bir yazı olmuş Büşra. Benimde kafama takılan ama elimden birşey gelmeyen bir konu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, keşke elimizden bir şeyler gelebilse..

      Sil
  10. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Aslında hepimizin farklı olması en büyük zenginliğimizken bunu anlatamayıp herkesi bir örnek yapmaya çalışmayı hiç anlayamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. farkndalıkların farkında olabilmemiz dileğiylle..

      Sil
  12. Çok çok çok güzel ve o kadar yerinde olmuş ki..
    Ne yazık ki bu ayrım insan-hırs-ego olduğu müddetçe varmış ve var olacakmış gibi görünüyor. Bu ayrım var olsada umarım senin gibi düşünenlerin, benim gibi düşünenlerin sayısı artar da vicdanlı, merhametli, farklılıklara saygılı insanlar çoğalır.
    Önemli olan ''insan olabilmekte''..
    Yüreğine sağlık canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, umarım hiç durmadan artarız hep birlikte.

      Sil
  13. İçinde bulunduğumuz bu durumu ne güzel anlatmışsınız öyle. :)
    Herkesin böyle yazılardan kendine bir pay çıkarması dileğiyle, kaleminize sağlık. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..