Başlarım Böyle Eğitim Sistemine!


Çöken tüm sistemlerden bir tanesi de "eğitim". Aslında hiç bir zaman olması gerektiği gibi olmadı. Aksine, olmaması gerektiği gibi milyonlarca asalağı yetiştirme çabasında oldu. Verilen malumatları uygulayan mekanik varlıklar oluşturuldu her yerde. İnsanlar ilkokul, lise, üniversite bitirdiğini sandılar. Ama aslında bildikleri hiç bir şeydi.

Bilgi sonsuzdur dedi bize filozoflar. Bizler de inandık. Fakat sadece inandık. Asla sonsuz bilgiye ulaşmadık. Çünkü bizim eğitim sistemimiz asla bize izin vermedi. Hep bize sınırlar çizdi. 6 yaşımızdayken 30 kişilik sınıflarda başımıza bir eğitici verilerek terbiye edildik. Her yılımızı bir kaç öğretmene emanet ettik. O öğretmen de daha önceden başkasından almıştı bu emaneti. Bilgi denen o emanet, kulaktan kulağa anlatıldıkça ufaldıkça ufaldı, küçüldükçe kayboldu.

Aslında öğretilmek istenen yine herhangi birinin yazdığı bir kitaptı. Kitabı tamamıyla okuyan hoca, önce anlama süzgecinden geçirdi konuyu. Sonra kitabın yarısından çoğunu anladı. Sonra başka kitaplar daha okudu eğitim hayatı boyunca. Okudukça öğrendi. Derken o kitabı öğretmesini istedi sistem. Yarısından çoğunu anladığı kitabın yarısını anlattı. Yarısını anlattığı kitabı dinleyen ufak yaştaki çocuklar yarısının da yarısını anlamaya çalışıp, onun da yarısını anladılar. Peki ya gerçekten anlama gerçekleşti mi?

Cevap veriyorum! Hayır! Asla anlama olayını gerçekleştiremedik. Kitabı birilerinin anlatmasına alıştırıldığımızdan, bilinçli hocanın ödev olarak vermiş olduğu kitabı da okumadık. Çünkü biz hap bilgiye şartlandırıldık. Eğer o kitabı satın alıp okursak, bu bizim için zaman kaybı oldu. Daha çok bilgi alacağım diye bakmadık asla. Daha çok da öğrenmek istemedik. Çünkü başımıza bir hoca dikilecekti ve anladıklarından anlatacaktı.

Yapılan bir araştırmaya göre bilinçli bir hoca Fransa'ya gider. Tek kelime Fransızca bilmediği için Fransız öğrencilerine bir kitabın İngilizcesini ve Fransızca çevirisini verir. Öğrencilerinin dili, anlatımı ve kitabı anlamaları gerektiğini ve bunun için 1 ayları olduğunu söyler. 60 lı yıllarda gerçekleştirilen bu deneyin bulunduğu zamanı da tahmin edebiliyorsunuz. Ellerin altında yine öğrenciyi aptallaştırmaya yarayan internet gibi hazır ve aynı zamanda kısa bilgiler yok. Deneyin sonucunda 1 ayda öğrenciler dili ve dil bilgisi kurallarını cümleleri birbirleri ile karşılaştırarak öğrenirler. Yalnızca telafuzda sıkıntı çekerler.

İnsan beyninin yüzde üçünü falan kullanıyor diyorlar fakat artık onu da kullanmıyoruz maalesef. Eğitim sistemimiz onu bile kullanmamıza izin vermiyor. Akıllı olup, kitap okuyanlar istisna. Bir dili öğrenmek için google çeviri değil de, sözlüklerde kaybolanlar da. Çünkü eğer sözlükte bir kelime arıyorsanız, mutlaka başka bir kelime daha dikkatinizi çeker. Sonra başkası. Bu şekilde öğrenmeniz artar. Kelimeyi internette aratıp karşılığını bulup, ödeviniz olan yeri doldurduğunuzda ise beyninizde yer edinmez. Einstein değilseniz tabi.

Sonuç olarak; insanoğlu yapabileceklerinin farkında değil. Araştırmıyor, soruşturmuyor, hazır  bilgilerle, ezbere yaşıyor, yaşatılıyor. Buna bir şekilde bir yerde dur demesi gerekiyor. Umalım da desin. Kendisi araştırsın, kendisi soruştursun. Bir sürü kitap okusun. Kitapları hocaların anlatmasını beklemesin. İnterneti yalnızca sosyal medya aracı olarak görmesin. Araştırılıp öğrenilecek milyonlarca bilginin ağı olarak tanımlasın. Arada sosyal de olsun tabi. Fakat yapsın bir şeyler. Çünkü;

O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de çalışma (zamanı) kılandır. (Furkan Suresi, 47)

Yorumlar

  1. Farklı düşünceye pek tahammülü olmayan bir milletiz biz.
    Birazcık farklı olmaya dahi çoğu kişi müsamaha göstermiyor.
    Kural iyidir, ama geneli düzenlemek için iyidir.
    Doğru tek değildir, alternatifleri bulanabilen doğrular da vardır. Kanıksanmışın dışında bir şekilde yap doğruyu, ı ıııhh! kabul etmezler. Çok şey denir bu konu üzerine. Ama bu kadar diyeyim.

    YanıtlaSil
  2. Yenilenen eğitim sistemimizde maalesef "ortak sınav" adı altında bireysel eğitimin önüne set çekildi. Bakalım daha neler göreceğiz. Onların attığı her adıma karşı bir önlem alma çabası içindeyiz ama bakalım nereye kadar direnebileceğiz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..