Çocukluğum

John Wilhelm adında bir fotoğrafçı abimiz kızlarının fotoğrafını paylaşmış bugün. İnanılmaz beğendim. Çocukluğum kapı eşiklerinde geçtiğinden olsa gerek. Kendimi gördüm kızların gözünde. 

Çocukluğuma inecek olursak Tolstoy kadar muhteşem cümleler kuramayacağımı bilesiniz. Çünkü ben çocukluğumu abimle geçirdim. Abim her zaman muzip bir çocuk oldu ve ben onu frenlemeye çalışan abs fren sistemi. "Abi eğer böyle yaparsak çok kötü olur " cümleleri ile bırakın yapacağı eylemden vazgeçirmeyi, bir de o eyleme ortak olurdum. "Seni anneme söylicem" tehditi ise hiç bir işe yaramazdı. Çünkü asla anneme söylemezdim. Taa ki benim canımı sıkıpta "Sen görürsün" e iş bağlanana kadar. Abim görmezdi. Ben de görmezdim. 

Annem genç bir anne olduğundan olacak ki tahammül sınırları olabildiğince yüksekti. Biraz da çocuk ruhluydu diyebilirim. Babam da çocuk aşığı bir adam olduğundan, ne yaparsak yapalım her zaman haklı bizdik. Fakat buna rağmen şımarık çocuklar olmayı başaramadık. Her istediğimiz alınmadı çünkü. Babam istediğim şeyi istediğim an elde etmemin yanlış olacağını, çünkü o zaman kıymetini bilemeyeceğimi söylerdi hep. Nitekim de öyle olurdu.

Çocukluğum eğlenceli geçti. Ufak tefek bunalımlar yaşadığım doğruydu fakat bunlar hep çekirdek ailemin bir üst makamı olan sülale dolayısıyla oldu. Fakat şimdi düşünüyorum da, onlarda da hep bir hayır vardı.

Ben ilk bisikletimi 7 yaşımda aldım. Ondan öncesi ise abimin eskileri ile geçinme üzerine kuruluydu. Bisiklet kullanmaya aşık olduğum bir vakit ki bu 10 yaşlarıma tekabül ediyor, bisikletim çalındı. Hafiften bir depresyona girdikten hemen sonra yeni bisikletim alındı. O da 1 yıl kadar sonra tekrar çalındı. Sanırım biraz sarsuk bir çocuktum. Bisikletimi nereye park edeceğimi bir türlü öğrenememiştim. Derken vazgeçtim o sevdadan ve 5 yıllık paten aşkıma yelken açtım. Evde bile paten kaydığım o günlerde, inanılmaz şeyler yaşadım. Saçma sapan çocukluk ve teenager arkadaşlıklarımı o zamanlar kurdum. Fakat sonra hepsi paten aşkım gibi söndü, gitti.

Sonra dansçılığa merak salıp, dans ettim. Bir grup kurdum ki o günleri hatırladığımda hala rezilliğim dolayısıyla yerin dibine giresim geliyor. Grubumuz juri onayını alıp, dans etmeye hak kazandı. Derken dans ettim. Yaklaşık 6 aylık çalışmanın karşılığını alkış olarak alınca aradığımın o olmadığına karar verdim. Sonra voleybol denen bir meletle tanıştım ki o yaşlarda her genç kız voleybol oynuyordu. Fakat o kadar kötü oynuyordum ki, beni oyunlardan olabildiğince hızla attılar. Ben de yan sahaya ulaşıp basketbol oynadım. Yaklaşık 2,5 yıl kadar delice oynadım basketbolu. Oynamamın yegane temeli koçumuz olacak adamın 12 cm kadar uzarsınız en az demesiydi. Çocukluğum "Ooo abinle aranızda 1 yaş var, kesin geçersin onu sen" cümleleriyle geçti. Fakat abimi asla geçemedim. Basketbolla bile. 

Kocaman abimin olmasının faydalarını hep gördüm tabi. Kimsenin dokunamadığı bir insan oldum. Dokunamamak derken, ciddi anlamda değmekten bahsediyorum. Birisi yanımdan geçerken omzuma eli değse, abime dövdürttüğüm yıllar başladı. İnsanın kocaman bir abisi olunca, muhteşem oluyordu tabi. Bu kısmetlerimin kapanmasına sebep oldu fakat dedim ya, her işte bir hayır var.

Basketbolla da aradığımı bulamayınca tenise başladım. İlk oynadığım günlerde omuz tutulmaları yaşadığımdan olacak ki, çabuk vazgeçtim. Fakat en çok efor harcanan sporun o olduğuna karar verdim. Sonra asla istediğim sporu bulamayacağıma karar verdim. Hobi olarak yüzdüm. 

Sanatsal faaliyetlere yöneleyim dedim. Önce piyano çalmak istedim. Babam piyanonun apartman dairesine uygun düşmeyeceğine beni ikna etti. Kocaman bir org aldı. İstediğim şarkıları çaldıktan hemen sonra ondan da sıkıldım. Bir bahar şenliğinde Ogun Sanlısoy'dan Saydım'ı çalan bir kızla tanıştım. Kız şarkıyı gitarla çalıyordu. Hemen gitara merak saldım ve tek derdim o şarkıyı çalmak oldu. Nitekim çaldım da. Çok da zor değildi zaten. Sonra aniden gitara olan o ani aşkım da yok olup gitti. Eve gelen ufak bir çocuğa gitarımı teslim ettim. 

Sanırım delice vazgeçemediğim tek şey hayatımda oyunlar oldu. Oyunlar kendilerini geliştirdikçe, onlardan vazgeçemez oldum. Atari ile başladığım saçma maceram, hala devam etmekte. Bilgisayarla tanıştığım ilk yıllarda oynadığım JazzJack Rabbit ve midtown hep klasiğim oldu. Sonra Simcity ile devam ettim. Derken hala oynadığım Age of Emprs ile tanıştım ki, özellikle müziklerine hayran oldum.

Sanırım insan bunca şey yaptıktan sonra, bunca şey yapmanın yorgunluğunu yaşıyor. Şimdilerde ne yapsam da içimdeki boşlukları doldursam kararsızlığı içindeyim. Oturup kitap yazıyorum ama hala bir konum yok. Umarım saçmalama uzmanı olmam. Kesinlikle olmam. Tamam , oldum.

Yorumlar

  1. kitabın çıkınca ne istiyorsun peki? tamam çıtı,istediğim oldu mu diyosun bu noktada? yazının gidişatı bu da :)

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Alla seni napsın. çok eğlendim sırıttım bak. abinle anıların çok tatlı. dans ve voleybol anıların da. la herşeyi tatmışsın zor tabii doyumsuuz :) bir de game of thrones oyna bari mağdemsi lol oynamıyon :)

    YanıtlaSil
  4. @Plaza Sesi, işte onu hiç bilmiyorum. Benim kadar kararsızını tanımamışsındır emin ol :(

    @dilvin, hahahah babayla aoe oynamayı düşünemiyorum. benim babam mesaj yazamıyor yaw :D e ben hala oynuyorum steam üzerinden. gel atalım bir iki :))

    @deeptone, sırıtmana sevindim. Doyumsuzum kesinlikle. Ne yapıcam bu ruh halimle bilmiyorum :(

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Evet, steam üzerinden satın almak gerekiyor. HD versiyonunu çıkarmışlar, onu indirdim :) Ama eskisiyle birebir aynı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bi sesin çıksın..